Genellemeler kadınların duygularıyla, erkeklerinse mantıklarıyla hareket ettiğini söylese de ben buna katılmıyorum. Bu bakış açısı mantığı erkeksi, duygusal olmayı feminen bir kişilikle bağdaştırıyor.
İnsanların değişebileceğine, yaşama bakış açılarının farklılaşabileceğine inananlardanım. Bir zamanlar "çok duygusal," denilen birinin bir süre sonra mantığını ön planda tutan kararlar almasına şaşırmıyorum.
Bireyler duygu-mantık süzgeçlerinden birine daha çok başvuruyorlar. Anlamlandırma ve etiketleme alışkanlığı bireyi bir gruba dahil etmeyi gerektiriyor. Başka türlü davranışlarına, sözlerine anlam veremiyoruz.
Hesapçı kişiliklerin sanatla işi olmaz deyip noktayı koyuyoruz. Oysa sanat eğitimi içinde matematiği barındıran, rastlantısallığın minimize edildiği bir süreç. Gitar telindeki notaların dağılımını ve birbirleriyle ilişkilerini anlayabilmek için, akorların nasıl oluştuğunu çözebilmek için matematikle aranızın iyi olması gerekir.
Duygusal kişiliklerin ticaretten anlamadığı söylenir. Tüketici alışkanlıklarının tahlili, renklerin tüketime etkisi, müşteri ile empati kurabilme gibi bir çok durum duygusal bakış açısını gerektirir oysa.
Tek başındayken duygusal olanlar kendileri gibi birini çekerler yaşamlarına. Zaman ilerleyince bir taraf mantık süzgecini daha sık kullanmaya, duygusal yönünü törpülemeye başlar. Hayatta kalabilmek için uyum sağlamak zorundadırlar.
İlişkiler canlı organizmalardır. Esnek olmak zorundadırlar. Nasıl tek beyin lobuyla yaşamamız zorsa; sadece mantık ya da duygularımızla hareket etmemiz de o kadar sınırlayıcı olur. İlişkilerin devamlılığı için çiftler birer tarafı seçer ve zamanla biri duygusal diğeri mantığıyla hareket eden bir kişiliğe dönüşür.
Çevrenizdeki çiftlere bir bakın. "Evin reisi kim?" sorusunun yanıtı; mantığını kullanan taraftır. Erkek ya da kadın olmak bunun belirleyicisi değildir. Sol lobu kullanan reis olur. Para pul işleri ondan sorulur.
Toplum durmadan etiketler; "kız gibi ağlama." der, "erkek gibi güçlü ol," der... Onun işi yaftalamaktır. Doğamız gereği, genlerimize kazınan söylemler doğrultusunda benimseriz bu durumu.
Ama ilişkiler kendi dengesini sağlar. Bakmaz kimin erkek kimin kadın olduğuna. Nasıl beynimizin bir yanı diğerine üstün değilse ilişkilerde de eşitlik ama farklılık söz konusu olduğunda denge sağlanır.
Uyum içindeki birlikteliklerde rollerin dağılımının bir önemi olmaz. Her rol önemlidir ve eşit kıymettedir; tıpkı beynimiz gibi.
Uzman Hipnoterapist, Sosyolog, Psikolog Gani Eser©, 2015
İlişkiler canlı organizmalardır. Esnek olmak zorundadırlar. Nasıl tek beyin lobuyla yaşamamız zorsa; sadece mantık ya da duygularımızla hareket etmemiz de o kadar sınırlayıcı olur. İlişkilerin devamlılığı için çiftler birer tarafı seçer ve zamanla biri duygusal diğeri mantığıyla hareket eden bir kişiliğe dönüşür.
Çevrenizdeki çiftlere bir bakın. "Evin reisi kim?" sorusunun yanıtı; mantığını kullanan taraftır. Erkek ya da kadın olmak bunun belirleyicisi değildir. Sol lobu kullanan reis olur. Para pul işleri ondan sorulur.
Toplum durmadan etiketler; "kız gibi ağlama." der, "erkek gibi güçlü ol," der... Onun işi yaftalamaktır. Doğamız gereği, genlerimize kazınan söylemler doğrultusunda benimseriz bu durumu.
Ama ilişkiler kendi dengesini sağlar. Bakmaz kimin erkek kimin kadın olduğuna. Nasıl beynimizin bir yanı diğerine üstün değilse ilişkilerde de eşitlik ama farklılık söz konusu olduğunda denge sağlanır.
Uyum içindeki birlikteliklerde rollerin dağılımının bir önemi olmaz. Her rol önemlidir ve eşit kıymettedir; tıpkı beynimiz gibi.
Uzman Hipnoterapist, Sosyolog, Psikolog Gani Eser©, 2015
Ben duruma göre her ikisini kullanmaya çalışıyorum ama bende mantık çoğunlukla ağır basıyor sizde durumlar nedir?
Duygularımla mantığımı dengelemeye çalışırım. Zaman zaman duyguların bir adım öne çıktığını da söyleyebilirim.
YanıtlaSilYorum Gönder
Yorumunuz benim için önemli teşekkür ederim...